GÖRÜŞ YAZISI: Yazılma tarihi 06 Şubat 2023 16:25
Doç.Dr. Ersan KOÇ, Bursa Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi
ŞEHİRCİLİK, KALKINMA ve KENTSEL TASARIM AÇILARINDAN 6 ŞUBAT 2023 BÜYÜK ANADOLU DEPREMLERİ:
6 Şubat 2023 Pazartesi günü saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7,7 ve 13.24’te Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF) üzerinde 300 km’ye yakın bir uzunlukta olan bu hat artçı ve tetikleyici depremler ile sarsıldı. On binler ile hesaplanacak can kaybı ve bu rakamın onlarca katı yaralı ile kamu sivil çok sayıda yapı kullanılamaz hale geldi. Daha önce sivil ve yerel yönetim birimleri tarafından hazırlığı kapsamlı bir şekilde yapılan ve AFAD koordinasyonu ile de yürütülen Afet Yönetimi Planlarının devreye alınmış olması ve geniş kapsamlı kamu, sivil müdahale ve kurtarma faaliyetlerinin başarılı olması için elimizden geleni yapmakla sorumluyuz.
Yara Sarmanın Yerine, Yara Almama Yaklaşımı:
Yer hareketi, su döngüsü veya insan eylemleri kaynaklı olsun, gerekli önlemler ve teknolojik araçlar ve sosyo-kültürel dayanıklılık/dayanışma kaynakları doğru zamanda kullanılırsa bariz şekilde karşılaşılan zararlar azalacaktır. Kuşkusuz ülkemizin 1939 Erzincan (7.9) veya 1999 Marmara (7.4) ve Düzce (7.2) depremleri döneminden teknik donanım ve acil dönemde örgütlülük açısından daha iyi noktalarda olmasını bekliyoruz. Ve ancak gelinen nokta hala sağlam ve zarar görmeyecek sistemler kurma ve yapılar inşa etme ilminin geldiği ileri nokta ile uygulama ve uygulananın depremlerde sınanmasında tam bir başarının yakalanamadığını gösteriyor. “Depremlerde mutlaka binalar yıkılır, yıkılmayacak bina çok pahalıya gelir” dilinin 2. Bir deprem veya artçılarda başarısız olduğunu görüyoruz. Hiçbir canlının yer veya su hareketlerinden dolayı yaşamını yitirmediği bir toplumsal düzeye yükselmek ise bilim ve tekniği önceleyerek mümkündür. Yapılı çevre üretmek yerleşik yaşamın en önemli eylemi ise, 3. Binyılda en sağlam yapıların finansman sorununu çözmemiz zorunluluktur.
Risk Toplumu, Sakınım Planlaması ve Sosyo-Mekânsal Dirençlilik:
Günümüz insan ekosistemi kadim dönemlerden gelen feodal kodlarla örülü tarım-inanç imparatorluklarından, zamanla ve önemli siyasi devinimler ve zor da elde edilen kazanımlar ile modern ve çağdaş hukuk normlarına doğru gelişimini devam ettiriyor. Kapsayıcı ve birbirinden dışlanamaz hukuk kaideleri günümüz ileri toplumlarının hedef mertebesidir. Bu açılardan yaşamımızda teknolojinin ve üretim tekniklerinin ilerlemesi ile insan eylemlerinin sonuçlarını veya türev etkilerini çok da kesin hesaplayamadığımız bir “risk toplumu” çerçevesi ortaya çıkıyor. Bizim toplum olarak hala idrak etme sürecinde ilerlediğimiz ve ancak afet dirençli olduğu deneyimleri ile gözlemlenen, toplumlar için geride kalan bu kavrayış, modern toplum kuramlarının lineer, tek boyutlu ve varsayımsal olarak ideal Batı Tipi bir tarihselliğe dayanmakla açıklama alanı bariz şekilde daralıyor. “Risk Toplumu” kavramı, Prof.Dr. Ulrich Beck’in 90’lı yıllarda yeni bir toplumsal yapı okuma paradigması olarak geliştirdiği bir kavramdır. Merhum ve bizler gibi afet ve risk yönetimi planlaması uzmanları için kıymeti yüksek mertebe olan Prof.Dr. Murat Balamir’in 2000’lerde “İmar Mevzuatı’nın afetler açısından güçlendirilmesi” ve “sosyal ve mekânsal afet görevlileri” gibi kavramsallaştırmaları ile ülkemizde daha bilinir hale gelmiştir. Bu temelde, “risk toplumu” ve “dirençli kentler” kavramları, “insanın her eyleminin sonuçlarının yaşamlarımızdaki farklı katmanlarda risk havuzlarına etki etmesi” ve “afetler ve diğer tür tehlikeler ile baş etmenin sosyal ve mekânsal boyutlarına odaklanmak” temellerine dayanır.
Proaktif/ön alıcı kamu ve özel sektör eylemleri ve eşgüdümü konusu Planlama Terminolojisinde, “Zarar Azaltma/ Mitigation Plan”, “Sakınım Planlaması / Contingency Plan” ve “Hazırlıklılık Planı/ Preparedness Plan” olarak formüle edilmektedir. Bu kuramsal katmanları ve aşamaları afet zarar azaltımı konusunda başarıyla uygulayan ülkeler de kurumsallaşmasını ve uzmanlaşmasını bu tür planlama çerçeveleri/ temaları/ başlıkları etrafında organize eder. Bu formülasyonlarda tüm Dünya’da Şehir ve Bölge Plancıları koordinatör ve kolaylaştırıcı türü görevler üstlenerek olumlu kamu hizmeti de yürütür. Bu kuramsal paradigma/ değerler dizisi değişimi, her toplumsal, iktisadi veya siyasal aktörün/ etkenin, ifâ ettiği eylemleri ile ortaya çıkabilecek sonuçların ne tür zararlara da yol açabileceğini hesap etmesi ve önlemler alması gereğini zorunlu kılar. Afet meselelerinin, risklerin parantezine aldıkları “tehlikeler, değerler ve önlem setleri” ile birlikte kavranıp “sosyal ve mekânsal açılardan dirençli/ dayanıklı olma davranışları” ile kaynaştırmak çok önemli ve gereklidir.
Depremlerin Planlama Kuramlarına Etkileri:
6 Şubat 2023 Büyük Anadolu Depremleri ile ivedi olarak kentsel coğrafya ve bölgesel yerleşme sistemlerinin, çoklu afetlerde ne tür yıkım ve/ veya dayanışma mekanizmaları geliştirdiğinin incelenmesi gereklidir. Bu inceleme ile dengeli ve sürdürülebilir yaşam için kullandığımız Planlama ve Şehircilik Kuramları zorlanmalı ve test edilmelidir. Vereceği yeni nesil yaklaşım tepkileri ile daha dirençli bölgeler, kent-bölgeler ve yerleşim sistemleri kurmamıza katkı verecektir. Bu açılardan bugüne kadar 5 yıllık kalkınma planlarına, imar ve yapılaşma sınırlarına fazlaca odaklanan kentsel planlama pratiklerimiz, şehir kurmada ve üretilen değerlerin bir kısmını vergi rejimleri ile kamulaştırma ve kamu maliyesi ile bölüştürmede kullandığımız yaklaşım ve süreç yönetimi modellerini verimlileştirerek geliştirmek için fırsatlar yakalayabiliriz.
Afetler Sonrası Kalkınma Planlaması ve Üretim Coğrafyası:
Bu görüş yazısına konu olan depremler +10 ilin ve toplam olarak +13 milyon nüfusun ve vatan coğrafyasının yarısına yakınının kapsamlı bir şekilde etkilendiği bir vakalar matrisidir. Burada yerleşimlerin salt yapı stoku, mimari kimlik veya diğer fiziksel boyutlarını aşan “ülkesel/bölgesel dayanışma ve şehir/yerleşim kümelenmelerinin” de pratik/uygulama alanı genişlemek durumundadır. Bu genişleme, ülke dirliği ve esenliği açısından kritik öneme sahip eğitim, sanayi, savunma ve kamu hizmeti sektörü kümelerinin, en az zarar ile şoku atlatması için kamu finansmanı ve topyekûn seferberlik ruhunun milli şuur kodları ile sürdürülmesi için çok önemlidir.
Kentsel Planlama ve Dönüşüm Yönetim Modelleri:
Her deprem felaketinde olduğu gibi sorunun coğrafi ve yer bilimsel açıdan teşhisinde kıymetli uzman katkıları sunan jeoloji ve jeofizik mühendislerinin, bir hastanenin laboratuvarı gibi çalışarak yer bilimsel tehlikelerin, coğrafi açıdan haritalanmasında kıymetli katkıları olacaktır. Tedavi kısmı ise kuvvetli bir milli ve yerel kamu idaresi sahiplenmesi ile yapı mühendisliği ve mimari/mekânsal tasarım ve Planlama/Şehircilik hizmetleri ile şekillenmelidir. Böylelikle “Teşhis-Tedavi-Nekahet-Sıhhat” akışı doğru dizgi ile tamamlanabilir. Sağlamlaştırarak ve geliştirerek dönüştürme planlarının uygulanmasında, tarafların acı ve kayıplarını da paylaşarak aynı masalar ve sofralar etrafında buluşması, imece inşa etmesi, iletişim kurması ve nihayet yapabilirliklerini birleştirmesi, sadece ortak bir sorunun ortaklaşa çözümünü sağlamakla kalmayıp, öngörülemeyen kapasite artımı ve doğurgan ortaklıklara da zemin hazırlama potansiyeline sahiptir.
a. Mikro Müdahaleler: Kamu veya özel mülkiyetteki parsel bazlı yeniden inşa veya yeniden yer seçimi projeleri yapı tasarım ve uygulama uzmanları ile hızla yürütülmelidir.
b. Mezo Müdahaleler: Orta ölçek ve kent parçası bağlamlı kentsel tasarım projeleri ile yıkım sonrası durumun yıkımdan öncesinden daha ileri aşamalara ve karma kullanımlı yerinde dönüşüm modelleri ile topluma da farklı türde başarı ve şevk hikâyeleri yaşatan yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Unutulmamalıdır ki afetlerin yapılara verdiği hasar yeniden inşa ile hızla çözülebilirken, sosyo-kültürel bağların kopmasının tamiri bazen nesiller alabilir.
c. Makro Müdahaleler: Kentin tamamının, kent-bölge sisteminin veya bölgesel üretim-tüketim-dayanışma mekanizmalarının ivedi ve hızlı aksiyon alan kamu finansmanı destekleri ile ayakta tutulması bir zorunluluktur. Dengeli ve sürdürülebilir yaşam alanları bu açılardan afet, vatan coğrafyasında güvenli şehirlerin ve bölgelerin homojen dağılımını sağlayabilir.
d. Ara Kesit Müdahaleler: Çok katmanlı ve yaygın olarak gerçekleşen bu depremler ile sosyal, kültürel, davranışsal/ psikolojik, adli, asayiş temelli ve daha pek çok ara kesit ve çok uzmanlıklı konularda yıllarca sürecek etki analizi ve travma dindirme çalışmaları yapmak gerekecek. İlk aşamada etkilenen +10 ilden Batı, Güney, Kuzey ve Kuzey Batı’da Marmara sanayi havzalarına çok katmanlı ve geçici veya kalıcı göç hareketini öngörmek gerekir. Bu göç nitelik, nicelik ve motivasyonlar/ itkiler açısından “Erken Cumhuriyet Dönemi, 2. Dünya Savaşı sonrası kalkınma hamleleri, 80’lerin neoliberal iktisat politikalarında büyük metropollere akan göç dalgalarından çok daha karmaşık ve yoğun olacaktır. Sosyo-Mekansal bir çoklu disiplin olarak şehir ve bölge planlama ile kentleşme araştırmacılarının bu yeni tür depremler itkili göç dalgalarını iyi okuyarak, ivedi reflekslerini çalıştırması aciliyeti olan bir sorumluluktur.
Akademik Camianın İvedi Verebileceği Kurumsal Revizyon Refleksleri:
Bu tür coğrafî olarak yaygın, çok katmanlı ve yüksek paralize edici etkenler ve türev sonuçları, müesses kurumsal işleyiş yapılarının “gözden geçirmeci/ revizyonist bir yaklaşımla ele alınmasıyla her zaman daha iyiye, dirençliye ve dayanıklılığa doğru hareketimizi sağlar. Bu bağlamda; başımızın cümleten daha sağlim, afetler sonrası nekahet döneminin daha az sancılı ve vatanda mukim veya dış coğrafyalarda diaspora olsun milletimize geçmiş olması için akademik camia bileşenleri ve etkileşimindeki ağlar olarak yapmamız gereken çok iş var. Mimarlık ve Tasarım camiası olarak “Şehir Planlama, Mimarlık, Tasarım ve Afet Güvenliği” temalı çıktıları kamuoyuna açık bir dizi “çalıştay, buluştay, fikirtay” ve “besleneceği araştırma strateji belgeleri” yazımını ivedi başlatmak son derece faydalı olur. Akıl-fikir-çözüm-buluş ile görevli bilim çevresi, bugün için imkânsız gibi görünse de her türlü acı, elem, keder ve hüznünü mümkün olduğu kadar dizginleyerek, topluma sağduyulu bir çıkış ve yıkımdan daha güçlenerek çıkmanın yolunu göstermekle yükümlüdür.
Akademinin yakın temasta olduğu kentsel aktörler, meslek ağları, yerel yönetimler, mülkü idareler, kalkınma ajansları ve sanayi/ Ar-Ge ağları ile güç birliği içinde yapılması gerekir. Üniversitelerin Teknopark ve Teknokentleri bünyesinde kamu-özel-sivil ortaklığı açısından ele alınması gereken çok sayıda tema geliştirilebilir.
Afetlerden can kaybı ile etkilenen tüm çevrelere baş sağlığı, sabır ve dirayet hissiyatımı paylaşarak, afetlerden etkilenmediğimiz bir medeniyet aşamasına geçebilmek umudu ile…..
Bu yazı afetlerden en az zararı görmek ve ön alıcı eyleme geçerek yaşanacak olan katmanlı olumsuzlukları azaltmak için izlenmesi gereken düşünce şeklini hatırlatma amaçlı kaleme alınmıştır.