Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Kadın Hareketleri Masaya Yatırıldı
Yazı Fontu

Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Kadın Hareketleri Masaya Yatırıldı

Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) Araştırma Görevlisi Sercan Eklemezler ve Sosyal Çalışmalar Topluluğu’nun ortak çalışmaları ile Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Kadın Hareketleri ve Kazanımları konulu etkinlik düzenledi. Yıldırım yerleşkesinde düzenlenen etkinliğe BTÜ Rektörü Prof. Dr. Arif Karademir, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Suğur, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İncilay Cangöz, İTBF Öğretim Üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı. Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadın hakları ve toplumsal kadın hareketlerinin tartışıldığı etkinlikte, toplumsal cinsiyet kavramı ve toplumda ötekileştirilen kadının durumu masaya yatırıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan BTÜ Rektörü Prof. Dr. Arif Karademir dünyada ve toplumumuzda kadının önemi, ötekileştirilen kadınlar sorunu ve kadın hakları hareketlerinin neler ifade ettiğine dair bir konuşma yaptı. Değerli hocalarım hoş geldiniz diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Arif Karademir, bireysel ve toplumsal anlamda kadın erkek ilişkilerine değindi. Kişisel bazda ilişkilerimizi yönetemiyor oluşumuz ve kadına şiddet sorunu daha sonra toplumun problemi haline geliyor diyen Karademir “Haberlerde karşılaştığımız kötü olaylara ve bu konularda devam eden birtakım olumsuzluklara rağmen, toplumda çalışan ve üreten kadın sayısı istatistiki olarak düzelme eğilimi göstermekte olduğunu görüyoruz. Öyle veya böyle hepimizin karşı cinse ve yaratılan her şeye saygı duyması, onun hakkında empati kurması ve beraber bu topraklarda huzur içerisinde yaşayarak mutluluk katsayısını artırması gerekiyor. Toplumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın görmek istemediğimiz şiddet haberlerinde yer alması toplum üzerinde bir travmaya neden oluyor. Bu nedenle eğitim şart ama yeterli değil diyorum. Kişinin bununla beraber manevi ve vicdani manada da kendini geliştirmesi gerekiyor diye düşünüyorum” şeklinde konuştu

Prof. Dr. Serap Suğur : Feminizm Kitlesel Bir Kadın Hareketidir

Feminizmin dünya üzerinde doğuşu ve Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyeti’ne feminizmin izlediği seyir hakkında geniş çaplı bilgiler veren Prof. Dr. Serap Suğur, feminist teori ve kitlesel feminist hareketlerin dünya tarihi üzerindeki etkilerine değinen bir sunum gerçekleştirdi. Feminizm hem bir teori hem de kitlesel, toplumsal bir kadın hareketidir diyen Suğur, “Feminizmin ortaya çıkışı 18 ve 19. yüzyılda modernleşme, burjuva devrimi ve liberal haklar teorisi ile ilişkilidir. Batı da gelişmeye başlayan bu hak kavramı feminizmin ilk biçimi olarak adlandırılmakta ve birinci dalga feminizm denmektedir. Bu anlamda Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye’de kadın hakları dünyanın her yerinde olduğu gibi çeşitli aşamalardan geçmiştir. Klasik feminist hareket dediğimiz 1800-1970 yılları arasındaki döneme Osmanlı’dan Cumhuriyet’e eğitim, çalışma hayatı ve siyasal alanda temel hakların kazanıldığı dönem diyebiliriz. Feminist hareketlerin yükselişe geçtiği 1980-1990’lı yıllar 12 Eylül askeri müdahalesini takip eden yıllar sonrası bağımsız kadın hareketlerinin geliştiği dönemdir. 1990 lı yıllardan günümüze gelindiğinde ise kurumsallaşan kadın hakları hareketlerini görmekteyiz. Bu kurumsallaşma beraberinde sivil toplum örgütlerinin kurulması, kamu kurumlarında kadınlara yönelik politikaların üretilmesi ve profesyonelleşme getirmiştir” şeklinde konuştu

Osmanlı Devleti’nde kadın hareketlerinin nasıl başladığını anlatan Prof. Dr. Suğur, Osmanlı’nın ilk kadın memureleri hakkında da bilgiler verdi. 1870 li yıllardan itibaren Osmanlı imparatorluğunda kadınlar söz söyleme, eğitim, çalışma ve aile içerisinde saygın bir yer edinme hakları, çok eşliliğin kaldırılması, tek taraflı bir erkek hakkı olan boşanmanın kısıtlanması gibi temel haklar için mücadeleye başlamışlardır diyen Suğur, “Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine uzanan serüvende kadın hakları aktivist mücadelelerle kazanılmış haklardır ve siyasi elitler tarafından verilmiş haklar değildir. Arkasında Türk kadınının emeği, gücü, alın teri vardır” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. İncilay Cangöz: Kişisel Olan Politiktir

Türkiye’de ve Dünyada neoliberal politikaların ve yeni hak mücadelelerinin ortaya çıktığı 1980’li yıllar ile beraber ikinci dalga feminist hareketlerin yükselişe geçtiğini anlatan Prof. Dr. İncilay Cangöz, kurumsallaşan ve bürokratikleşen kadın haklarına değindi. 1980 askeri müdahalesi ile feminist hareket ilk demokratik muhalefet hareketi olarak yükselmiştir diyen Cangöz “Bu tarihten sonra kadın hakları mücadelesi kurumsallaşma ve sivil toplum örgütlülüğüne doğru evirilmiştir ve kadına yönelik şiddet kitlesel kadın eylemlerine yol açmıştır. 90’lı yıllar ile beraber kadın örgütlerinin kurulduğunu görüyoruz, bununla beraber kadın hakları kamu nezdinde siyasal bir güç olarak kabul görmeye başlamıştır. Kurumsallaşan bu yapılar ile beraber önemli bir çok kurumda hayatımıza girmiştir, örneğin 1990 yılında Mor Çatı Sığınma Vakfı, 93 yılında Kadın Dayanışma Vakfı, 95 yılında ilk feminist dergi olan Pazartesi Dergisi kurulmuştur. Bu oluşumlar kadınımızın toplumda yalnız olmadığını gösteren kurumlardır. 2000’li yıllara geldiğimizde kadın-erkek fırsat eşitliklerinin kanuni olarak ele alındığını görmekteyiz. 2011 yılında kadınımıza yönelik şiddeti ve ev içi şiddetin önlenmesine ve mücadele etme amaçlı Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan sözleşme imzalanmıştır. Bunlar toplumsal cinsiyetin ve kadına yönelik şiddetin bertaraf edilmesi adına gerçekleşen güzel adımlardır” şeklinde konuştu  

ANAHTAR KELİMELER
HABER Ersel KİRAZ
FOTOĞRAF Ersel KİRAZ
08 Mayıs 2019
Çok Okunan Haberler